Çocuktum, ufacıktım, annem, kendisiyle ve babamla konuşurken de diğer büyüklerle olduğu gibi “siz” demem gerektiğini öğütleyip duruyordu. Bana da çok garip geliyordu, mesela “anneciğim sizi çok seviyorum” diyerek annemin boynuna sarılmak. Bu resmi ifade tarzını biraz uzaklaştırıcı buluyordum.
Oysa annem, kanuni bir akrabamızı örnek göstererek bırak ebeveyn-çocuk arasındaki konuşmaları, kardeşler arasında bile bu sizli bizli konuşmanın birbirlerine duydukları saygıyı ortaya koyduğunu söylüyordu.
Ben de özeniyordum doğrusu, gayret de gösteriyordum konuşmalarıma ve davranışlarıma beni daha saygılı, daha nazik yapacak imgeler katmaya.
Günlerden bir gün , benimle akran kızlarıyla annesinin nezaretinde “yüksek sesle okuma” talimi yapıyorduk. Elimizde birer hikaye kitabı vardı, Bir paragraf O okuyor ben takip ediyordum, Sonra bir paragraf ben okuyordum, o takip ediyordu. Annenin de elinde bir kitap vardı. Okumamızı bölüp yanlışlarımızı düzeltmiyordu ama biz ondan çekinerek, çok dikkatli okuyorduk, dikkatli takip ediyorduk ve hiç ara vermiyorduk.
Bir ara, okuma kesildi, kızcağızın o anda okumakta olduğu cümlenin içinde “eşek” sözcüğü vardı. Zavallı kız, muhtemelen kendisine daha önce öğütlenmiş olduğu gibi bu "kaba!" sözcüğü telaffuz etmeyecekti ama, kitapta da yazmışlardı; ne yapacağını bilemeyerek duraksamıştı.
Annesi önce kızının ne yapacağını merak eder bir ilgiyle başını kitabından kaldırıp kızına baktı; kızın endişeyle kendisine bakan gözlerinde “okumak istiyorum ama burada (eşek) yazıyor” ifadesini gördü ve kızına yardımcı oldu: “(Merkep) yazıyor ya kızım, okumaya devam etsene.”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder