30 Temmuz 2009 Perşembe
RİYA MI NEZAKET Mİ 5
Annemin kızkardeşleri modacıydı. Çocukluk yıllarımda durmadan elbiseler dikerlerdi bana. Artan kumaşlardan, yetmezse birbirine ekleyerek, işleyerek, süsleyerek hergün yeni birşey giydirirlerdi. Ben büyüyüp onların ölçülerine yaklaştıkça, bana dikmekten vazgeçtiler, kendi giysilerini vermeye başladılar. Çok özeneceğim şeyler dikiyorlar ve bir-iki defadan fazla giymiyorlardı. Böylece çok zengin bir gardroba sahip olarak genç kızlığımı geçirdim. Sonraki yıllarda, ben tüm gelirimi çocuklarımın eğitim ve öğrenimi için harcamak isterken de, çok sevgili bir arkadaşım, bir-iki giydiği giysilerini bana veriyor, hatta üstümde görüp yeniden beğenip geri aldığı bile oluyordu. Bu giysi alış verişi işini bir oyuna çevirmiştik, aklımıza giysilerin kimin olduğu, kimin giydiği ile ilgili en küçük bir uygunsuz düşünce gelmiyordu. İlerleyen zamanlarda, beden ölçüleri bana uyan, ruh ölçüleri de uyan bir iş arkadaşım oldu. Bu kez benim gardrobumu ona aktarmaya başladık. İş arkadaşım çok gençti, ailesi anadoluda bulunuyordu, kendisi ise burada teyzesi ile birlikte yaşıyordu. Herhalde, teyzesi de ona kendi giysilerinden vermiş ve arkadaşımın benim verdiğim giysileri kullandığı,buna karşılık kendisinin verdiği giysileri hiç kullanmadığı dikkatini çekmiş. Bir konuşmalarında, sitemkar bir şekilde, "benim verdiklerimi giymezsin ama başkasının verdiklerini giyersin" diye çıkışmış. Buna karşılık arkadaşımın verdiği cevap yıllardır gözardı etmediğim bir yol gösterici ve benden eğitim alan herkese aktarmaya çalıştığım bir değer. Arkadaşım teyzesine; " O'nun verdikleri kendi giydiği giysiler. Bana vermese giymeye devam edecek. Sadece bana yakışacağını düşündüğü, beni memnun edeceğini düşündüğü şeyleri bana veriyor; oysa sen, artık giymek istemediğin demode bulduğun ve atmak istediğin şeyleri veriyorsun. Senin beğenmediğin eski giysilerini ben de beğenmiyorum, seni kırmamak için alıyorum ama giymiyorum".
10 Temmuz 2009 Cuma
RİYA MI NEZAKET Mİ 4
İki arkadaşım var. İkisi birbirini benden çok daha önceden tanıyorlar; yakınlar.
Erkek, metalik N 95 bir nokia telefon kullanıyor. Telefonundan memnun. Ama memnuniyetinin sebebi telefonun tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir model olmasından ziyade, piyasadaki diğerlerine göre daha üst bir model olması. Nokia N 95'in bir de 8 gb.lik daha kapasiteli siyah modeli olmasa, telefonunu daha da sevecek ve onunla daha da gururlanacak...
Telefonunu kıza gösterip çeşitli fotoğraflarını çektiği bir gün, O da, böyle güzel fotoğraf çeken bir telefona sahip olmaktan hoşlanacağını söylemiş. Günler günleri kovalamış, erkeğin gözü hep o siyah N95 model telefonda ama 2. el satış fiyatı bile 750-800 liranın altına bir türlü düşmediği, kendi kullandığı metalik N95'e ise telefoncular 400 liradan daha yüksek bir fiyat vermedikleri için herkes mutlu mutlu kendi telefonunu kullanıp duruyor. Bir gün bir telefoncuda acilen satılmak istenen bir 8GB siyah N95 telefona rastlıyor ki, henüz garanti süresi bile dolmamış ve 650 lira. Telefonu almayı çok istiyor, fakat kendininkini satmadan alamaz, bu durumda kızı arıyor ve diyor ki, "sen benim telefonumdan istiyordun ya, benimki biliyorsun tertemiz, çok dikkatli kullandım. Yeni gibi. Bu telefonu sana 650 liraya verebilirim... Kızın da telefonun gerçekten yeni gibi olduğundan yana bir endişesi yok, Yenisinin satış fiyatının 650 liranın üstünde olduğunu biliyor, ve 2. el fiyatlarını öğrenmeyi hiç aklına getirmeden 650 lirayı verip metalik telefonu alıyor. Alan memnun, satan da memnun, çünkü o da cebinden hiç fazladan para çıkmadan kendi telefonunu sattığı fiyata o en istediği daha yüksek model telefonu almış oldu.
Burada memnun olmayan birtek benim. Telefonlarla hiç alakam yok, ama umurumda olan arkadaşlık. Gönlüm istiyor ki, erkek telefonunu kıza teklif ederken, "bu telefonun 2. el satış fiyatı 400 lira, ben çok itinayla kullandım ama, biliyorsun satarken bunun önemi yok. Ben şimdi almayı çok istediğim telefonu 650 liraya buldum, bunu kaçırmak istemiyorum. sen benim telefonumu almak istersen kaç lira verebilirsin" desin, kıza da buna karşılık,
1- madem 2. el satışı 400 lira, ben de onu verebilirim",
2-"Senin telefonunu nasıl özenle kullandığını biliyorum, ben sana 500 lira vereyim.",
3- "Senin telefonun yep yenidir. Madem almak istediğin 650 lira, ben sana 650 lira vereyim, sen telefonunu al, ben de yenisini alsam zaten 800 lira vereceğim telefonu 650 liraya almış olayım." ya da başka birşey söyleme imkanı olsun.
Bu olay iki arkadaşımın arkadaşlıkları arasında hiçbir zedelenmeye sebep olmayacak elbette ki, ama benim nezdimde, eski telefonunu arkadaşına piyasa değerinin üstünde bir rakamla satan ve bundan kendisi için avantaj sağlayan arkadaşım biraz güven kaybına uğradı doğrusu. Benzer bir teklifle karşılaşsam, aklıma acaba nerede istismar ediliyorum diye gelecek.
Erkek, metalik N 95 bir nokia telefon kullanıyor. Telefonundan memnun. Ama memnuniyetinin sebebi telefonun tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir model olmasından ziyade, piyasadaki diğerlerine göre daha üst bir model olması. Nokia N 95'in bir de 8 gb.lik daha kapasiteli siyah modeli olmasa, telefonunu daha da sevecek ve onunla daha da gururlanacak...
Telefonunu kıza gösterip çeşitli fotoğraflarını çektiği bir gün, O da, böyle güzel fotoğraf çeken bir telefona sahip olmaktan hoşlanacağını söylemiş. Günler günleri kovalamış, erkeğin gözü hep o siyah N95 model telefonda ama 2. el satış fiyatı bile 750-800 liranın altına bir türlü düşmediği, kendi kullandığı metalik N95'e ise telefoncular 400 liradan daha yüksek bir fiyat vermedikleri için herkes mutlu mutlu kendi telefonunu kullanıp duruyor. Bir gün bir telefoncuda acilen satılmak istenen bir 8GB siyah N95 telefona rastlıyor ki, henüz garanti süresi bile dolmamış ve 650 lira. Telefonu almayı çok istiyor, fakat kendininkini satmadan alamaz, bu durumda kızı arıyor ve diyor ki, "sen benim telefonumdan istiyordun ya, benimki biliyorsun tertemiz, çok dikkatli kullandım. Yeni gibi. Bu telefonu sana 650 liraya verebilirim... Kızın da telefonun gerçekten yeni gibi olduğundan yana bir endişesi yok, Yenisinin satış fiyatının 650 liranın üstünde olduğunu biliyor, ve 2. el fiyatlarını öğrenmeyi hiç aklına getirmeden 650 lirayı verip metalik telefonu alıyor. Alan memnun, satan da memnun, çünkü o da cebinden hiç fazladan para çıkmadan kendi telefonunu sattığı fiyata o en istediği daha yüksek model telefonu almış oldu.
Burada memnun olmayan birtek benim. Telefonlarla hiç alakam yok, ama umurumda olan arkadaşlık. Gönlüm istiyor ki, erkek telefonunu kıza teklif ederken, "bu telefonun 2. el satış fiyatı 400 lira, ben çok itinayla kullandım ama, biliyorsun satarken bunun önemi yok. Ben şimdi almayı çok istediğim telefonu 650 liraya buldum, bunu kaçırmak istemiyorum. sen benim telefonumu almak istersen kaç lira verebilirsin" desin, kıza da buna karşılık,
1- madem 2. el satışı 400 lira, ben de onu verebilirim",
2-"Senin telefonunu nasıl özenle kullandığını biliyorum, ben sana 500 lira vereyim.",
3- "Senin telefonun yep yenidir. Madem almak istediğin 650 lira, ben sana 650 lira vereyim, sen telefonunu al, ben de yenisini alsam zaten 800 lira vereceğim telefonu 650 liraya almış olayım." ya da başka birşey söyleme imkanı olsun.
Bu olay iki arkadaşımın arkadaşlıkları arasında hiçbir zedelenmeye sebep olmayacak elbette ki, ama benim nezdimde, eski telefonunu arkadaşına piyasa değerinin üstünde bir rakamla satan ve bundan kendisi için avantaj sağlayan arkadaşım biraz güven kaybına uğradı doğrusu. Benzer bir teklifle karşılaşsam, aklıma acaba nerede istismar ediliyorum diye gelecek.
4 Temmuz 2009 Cumartesi
RİYA MI NEZAKET Mİ 3
Önceki akşam bir öğrencimin düğünü vardı. Kuruçeşme divan'da. Davetlilerin hemen hepsinin birbirini tanıdığı sıcak, eğlenceli düğünlerden biri.
İlerleyen saatlerde, fotoğraf ekibi o ana kadar çektiği fotoğrafları ait olduğu misafirlere satmak üzere faaliyete geçti. İşte içimde tutmak istemediğim, güzelim düğüne yakışmayan olaya bu sırada şahit oldum.
Fotoğrafçı, bizim masada oturan bir çifte tek fotoğraflarını gösterdi. Fotoğraf, düğünün daha en başında, karşılama sırasında çekilmişti; kendilerini ve düğün sahibini keyifle poz vermiş olarak boydan gösteriyordu.
Bayan fotoğrafı beğenmişti, fiyatını sordu, 15 lira. "Hepimiz güzel çıkmışız bu fotoğrafı alalım" dedi alçak sesle. Eşinin para çıkarmasını beklerken erkek, o sırada yan masadaki dostlarıyla sohbet etmekte olan düğün sahibini işaret ederek "bu fotoğrafın çekilmesini şu beyefendi istemişti, ona verin"dedi. Buna karşılık fotoğrafçı, "beyefendi, gösterdiğiniz kişi düğün sahibi, biz zaten bütün fotoğraflardan kendisine birer adet vereceğiz"deyince masada önce soğuk bir hava esti, masadaki diğerleri hafifçe gülümsedi, kadıncağız bize karşı eşinin bu tutumunun kendisini utandırdığını hissettiren bir ifadeyle çevresindekilere baktı. Önceden hiç tanışmamamıza rağmen ben bile kadının yüzüne, yüzümde "sizi anlıyorum ve sıkıntınızı paylaşıyorum. Üzülmeyin, hepimiz bazen bizi üzecek böyle hatalarla karşılaşabiliyoruz. Sizi daha önceden tanısaydım, neredeyse resmi ben satın alıp size hediye edecektim" ifadesiyle baktım.
Kadıncağız da, tanımadığı, evlenenlerin düğün dansı hocası olarak özel bir ihtimam gören benden özellikle etkilenerek "Ben bu fotoğrafı alayım çok güzel çıkmışız !" dedi, çantasından parasını çıkarıp verdi, resmi aldı ve masadaki hepimize de teker teker gösterip teyitlerimizi aldı.
Ben ne diyeyim, olay kendini anlatıyor. Keşke ilk 15 liranın değerinden büyük iş yapma imkanı olsaydı.
İlerleyen saatlerde, fotoğraf ekibi o ana kadar çektiği fotoğrafları ait olduğu misafirlere satmak üzere faaliyete geçti. İşte içimde tutmak istemediğim, güzelim düğüne yakışmayan olaya bu sırada şahit oldum.
Fotoğrafçı, bizim masada oturan bir çifte tek fotoğraflarını gösterdi. Fotoğraf, düğünün daha en başında, karşılama sırasında çekilmişti; kendilerini ve düğün sahibini keyifle poz vermiş olarak boydan gösteriyordu.
Bayan fotoğrafı beğenmişti, fiyatını sordu, 15 lira. "Hepimiz güzel çıkmışız bu fotoğrafı alalım" dedi alçak sesle. Eşinin para çıkarmasını beklerken erkek, o sırada yan masadaki dostlarıyla sohbet etmekte olan düğün sahibini işaret ederek "bu fotoğrafın çekilmesini şu beyefendi istemişti, ona verin"dedi. Buna karşılık fotoğrafçı, "beyefendi, gösterdiğiniz kişi düğün sahibi, biz zaten bütün fotoğraflardan kendisine birer adet vereceğiz"deyince masada önce soğuk bir hava esti, masadaki diğerleri hafifçe gülümsedi, kadıncağız bize karşı eşinin bu tutumunun kendisini utandırdığını hissettiren bir ifadeyle çevresindekilere baktı. Önceden hiç tanışmamamıza rağmen ben bile kadının yüzüne, yüzümde "sizi anlıyorum ve sıkıntınızı paylaşıyorum. Üzülmeyin, hepimiz bazen bizi üzecek böyle hatalarla karşılaşabiliyoruz. Sizi daha önceden tanısaydım, neredeyse resmi ben satın alıp size hediye edecektim" ifadesiyle baktım.
Kadıncağız da, tanımadığı, evlenenlerin düğün dansı hocası olarak özel bir ihtimam gören benden özellikle etkilenerek "Ben bu fotoğrafı alayım çok güzel çıkmışız !" dedi, çantasından parasını çıkarıp verdi, resmi aldı ve masadaki hepimize de teker teker gösterip teyitlerimizi aldı.
Ben ne diyeyim, olay kendini anlatıyor. Keşke ilk 15 liranın değerinden büyük iş yapma imkanı olsaydı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)